Kastamonu Küre Dağları Azdavay Kampı

“Küre Dağları Milli Parkı ekolojik zenginliğiyle, Avrupa’da korunması gereken 100 Orman Sıcak Noktası’nden biridir. Batı Karadeniz’de Bartın Çayı’ndan başlayıp 300 km boyunca Kızılırmak’a kadar uzanır.  Karadenizin nemli karstik yapısı, mağara ve kanyonları, şelaleleri,   mimari yapısını korumuş köy evleri, cana yakın insanları ile gidilip görülmesi gereken yerlerin başında gelir” diye bilgi verdikten sonra gelelim yol hikayesine…

Küre Dağlarına ilk gittiğimde (2005) Pınarbaşı’nda konaklayıp, doğasından çok etkilenmiştim. KLR650 motosikletim ile tek başıma yola çıkmıştım, bölge hakkında çok fazla bir bilgim yoktu aslında.  Köydeki insanların tavsiyesiyle Valla Kanyonu ve Ilıca Şelalesi’ni gördükten sonra ilerleyen yıllarda da yolum epey düştü bu bölgeye. Çok büyük bir bölge ve gez gez bitmez zaten.

Çoğunluğu Ankaralı endurocu arkadaşların oluşturduğu bir ekiple Eylül  ayında (2014) Küre Dağlarının güneyinde kamp yapmayı planladık.  Cuma günü İstanbul’dan yola çıkan sadece 2 kişiydik. Ben KTM 690R ile, Sedat ise BMW R80 ile yola koyulduk.  Sedat için bu yolun daha bir önemi vardı. Yeni topladığı motoru ile ilk yoluydu ve rodajını yapıyordu.

Rodaj sayesinde bol molalı, bol sohbetli bir yolun ardından akşam saatlerinde vardığımız Safranbolu’da Celil’le buluştuk. Bizim arkamızdan ekibin geri kalanı da yavaş yavaş toplanmaya başladı.

Kampın sadece tarihini önceden kararlaştırmıştık, yerini tam belirlememiştik aslında. Pınarbaşı’nda Ilıca Şelalesi’nin yanında bulunan tesiste kamp kurarız diye düşünüyorduk.  Safranbolu’da diğer arkadaşlarla buluştuktan sonra bir anda fikir değiştirdik.  Pınarbaşı Ilıca Şelalesinde kalacağımız kamp alanının sahibiyle telefonda konuştuğumuzda istediği fiyatı çok bulunca rotayı Azdavay’a çevirdik.  Hava yağmurlu olduğu için bir tesis yanında rahat rahat kamp yapmak istedik.

Azdavay’da birkaç tane at çiftliği bulunuyor, bizim gittiğimiz Çömlekçiler At Çiftliği (www.atliturizm.com)kamping olarak da kullanılıyor.  Burayı daha önce gidenlerden hep duymuştum. Merak ettiğim bir yeri gidip görmek daha keyifli oldu benim için de.

İstanbul’dan Koray da sürpriz yapıp gece 11’de Safranbolu’ya geldi.  Hep beraber karanlık orman yollarında sürüp Azdavay’a vardık. İlk iş olarak çadırları kurup, ardından ateş başında sohbete başladık.

Sedat’ın hikayelerine rağmen, yol yorgunluğundan fazla zaman geçmeden herkes çadırlara uyumaya gitti.  Gece tam görememiştim kaldığımız yeri, sabah uyanınca gördüm ki çok güzel bir tesismiş. Biz çadır kurduk ama çiftlikte ayrıca konaklamak için ağaç evler de vardı.

At çiftliğinin Sahibi Levent Bıyıklı da hoş sohbet keyifli biriydi, özellikle eşinin hazırladığı yemekler çok güzeldi.  Bizimkisi bir anda keyif kampına dönüştü zaten. Maksat ne zamandır hep dile getirip bir türlü yapamadığımız kendi aramızda bir buluşmaydı. Uzaklardan gelen de vardı; Ümit Kaplan, İskenderun’dan kalkıp geldi üşenmeden. Hazır gelmişken evine dönmektense, her zaman yaptığı gibi yürüyerek devam etti yola bizden ayrıldıktan sonra.

İki gece kaldığımız Azdavay’da kamp çok sakin ama çok samimi geçti. Hemen yakındaki gölün kenarında oturup sohbet etmek çok güzeldi.  Yolculuk öncesi düşündüğümüz Küre Dağları kampı gibi olmasa da bu duruma üzülen olmadı hiç.

Biz göl kenarında keyif yaparken, suya hasret Ankara ekibi göle girdi. O soğukta biz izlemekle yetindik sadece.  Ben katılmadım ama ekibin çoğu ormanda atla dolaştı.

Başta Celil olmak üzere bölgeyi iyi bilen arkadaşların peşine takılıp ormanda motor da sürdük. Yaklaşık 15 motor toprak yolda yukarılara doğru tırmandık. En azından Küre Dağlarının güneyinde ormanda motor kullanabildik bir gün.

Biz fotoğraf çekmek için mola verdik. Hatta sonra yine üşendik ve yaylanın zirvesine çıkmadık. Ekibin geri kalanı yukarılara doğru devam etti.  Biz aşağı inerken başlayan yağmur kısa sürede toprak yolu daha da ağırlaştırdı bir anda. Lastikleri uygun olmayanlar da kontrollü bir biçimde aşağı indi.

 

Pazar günü beklenen oldu ve hava tamamen bozdu, fırtınaya döndü. Kahvaltı sonrası, herkes kendi evine doğru yola koyuldu. Azdavay-Araç arası olan yol motor kullanmak için bulunmaz güzellikteydi. Sonra anayola bağlandık ve Safranbolu’ya vardığımızda Koray hazır ıslanmışken İstanbul’a döneyim dedi.  Sedat ise Safranbolu’da, kampa katılamayan Akgün ile buluşup bir kaç gün daha geçirip Trabzon’a evine doğru yola çıktı…  Kampın organizasyonunda yardım eden başta Aykut olmak üzere, kampta yeni tanıştığım arkadaşlara da teşekkürler. Çok sorunsuz bol muhabbetli 2-3 gün geçirdik.

Küre Dağları’nda tesissiz yani doğal ortamda kamp yapmak isteyenlere Suğla Yaylasını öneririm.

 

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir